İçeriğe geç

Kaltaklık kime denir ?

Kaltaklık Kime Denir? | Bir Hikâyenin İçinde İnsanı Anlamak

Bazı kelimeler vardır; söylenirken dilimizi yakar ama yüreğimizi de yoklar. “Kaltaklık” bunlardan biridir. Kimine göre ihanet, kimine göre strateji, kimine göre ise sadece yanlış anlaşılmış bir hayatta kalma biçimidir.

Bugün sana bir hikâye anlatmak istiyorum. Çünkü bazen bir kavramı anlamanın en doğru yolu, onu yaşayan insanların gözünden görmektir.

Bir Ofis, İki Dünya: Elif ve Murat

Elif, iletişimi güçlü, detaylara önem veren, sezgileri kuvvetli bir kadındı. İnsanları hemen tanır, onları anlamak için kelimelere ihtiyaç duymazdı.

Murat ise analitik, planlı ve netti. O, duyguları değil, verileri okurdu. İkisi aynı şirkette çalışıyor, ama tamamen farklı biçimlerde “hayatta kalıyorlardı”.

Bir gün Elif, yeni gelen bir yöneticinin adil olmayan kararlarını fark etti. Kadın çalışanlar üzerindeki baskı, küçük düşürücü tavırlar… Herkes susuyordu. Murat bile.

Ama Elif dayanamadı. Toplantı sırasında yöneticinin sözünü kesti, “Sizce bu adalet mi?” dedi. O an herkesin içinden geçen ama kimsenin cesaret edemediği şeyi yapmıştı.

Ve ne oldu biliyor musun?

Bir hafta içinde dedikodular başladı.

“Elif fazla hırslı.”

“Elif kendini erkeklere beğendirmek istiyor.”

“Elif kaltaklık yapıyor.”

Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sezgisi

Murat, durumu bir savaş stratejisi gibi okudu. “Sessiz kalırsan kazanırsın,” diyordu. Oysa Elif’in iç sesi, “Konuşmazsam kaybolurum,” diye bağırıyordu.

İşte tam da burada kelimenin gerçeği ortaya çıkıyor.

“Kaltaklık,” çoğu zaman bir kadının sesini çıkarması, sınır koyması, kendi doğrularını savunmasıyla eşleştiriliyor.

Erkek bunu stratejiyle yaparsa “kararlı”, kadın yaparsa “kaltak.”

Murat, Elif’in yanında olamadı. Çünkü o, sistemin içinde kalmayı seçti.

Elif ise bedelini bile bile dürüst kaldı.

Kaltaklık: Etiketin Ardındaki Cesaret

Birine “kaltak” demek, genellikle onu susturmak için kullanılan bir silahtır.

Osmanlı’dan bugüne kadar bu kelime, kadının bağımsızlığından duyulan korkunun, toplumun “uysal kadın” beklentisinin bir yansımasıdır.

Ama düşünelim:

Bir kadın, adaletsizliğe ses çıkarınca mı kaltak olur?

Bir kadın, kendini koruyunca mı kötü sayılır?

Bir kadın, bir erkeğin kararına “hayır” diyince mi yanlış olur?

Elif’in hikâyesinde “kaltaklık” aslında direnişin adıydı. O, başkalarının onayına değil, kendi vicdanına yaslandı.

Evet, yalnız kaldı. Ama sonunda özgürleşti.

Hikâyenin Sonu: Yeniden Tanımlamak

Aylar sonra Murat, terfi aldı. Ama içi rahattı diyemem.

Elif ise başka bir şirkete geçti. Küçük bir ofiste, kadınların birbirini desteklediği bir ortam kurdu.

Bir gün Murat, sosyal medyada Elif’in yazısını gördü:

> “Bana ‘kaltak’ dediler, çünkü ‘evet’ demedim.

> Oysa ben sadece kendim olmayı seçtim.”

Murat, o an anladı: belki de “kaltaklık” değil, cesaretti eksik olan.

Bir Kelimenin Gücü

Bu hikâye sadece Elif’in değil, kendi sesini bulmaya çalışan herkesin hikâyesi.

Toplum, hâlâ kadınların tepkisini “fazla”, erkeklerin hırsını “normal” görüyor.

Ama artık kelimelerin zincirini kırma zamanı geldi.

Belki de “kaltaklık” yeniden tanımlanmalı:

Artık o kelime, kendi doğrularını savunan, korkmadan konuşan, susturulmaya razı olmayan kadınlar için kullanılmalı.

Son Söz: Yargı Değil, Yüzleşme

Şimdi kendimize soralım:

Bir kadını “kaltak” diye yargılarken, aslında kimin korkusunu dile getiriyoruz?

Gerçek cesaret hangisi — susmak mı, konuşmak mı?

Belki de Elif’in hikâyesi bize şunu hatırlatıyor:

Kaltaklık, bazen sadece cesaretin yanlış okunmuş hâlidir.

Ve belki de asıl mesele, kelimeleri değil, önyargılarımızı yeniden tanımlamaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
ilbet mobil girişprop money