Midpoint Restaurant Kimin? Bir Akşam Yemeği, Bir Hayal Kırıklığı
Bugün sana, Kayseri’de yaşarken, bir akşam yemeğinde yaşadığım garip bir duygudan bahsedeceğim. Aslında pek de garip değil, belki de çoğu insanın yaşadığı bir şeydir; ama ben o gece, her şeyin birbirine nasıl bağlandığını düşündüm. Bazen bir akşam yemeği, seni ne kadar derinden etkileyebilir, bilemezsin. Bu yazı belki de Midpoint Restaurant’ın kim olduğuna dair bir cevap değil, ama bana neler hissettirdiğini anlatan bir hikaye olacak.
Bir Arkadaşla Yemeğe Çıkmak
Günlerden bir gün, Kayseri’nin sakin ama bir o kadar da hareketli olan caddelerinden birinde yürüyordum. O gün, içimde biraz boşluk vardı. Zihnimde belirsiz düşünceler dönüp duruyordu. Her şey bir anda düzene girmemişti, ya da belki de ben ona öyle bir anlam yüklemeyi tercih ediyordum. Bir arkadaşım beni yemeğe davet etti; “Hadi gel, Midpoint’te bir şeyler atıştırıp rahatlayalım,” dedi. Duygularımı pek de rahatlatamayacakmış gibi hissetsem de, hem de biraz da alışkanlıktan, kabul ettim.
Midpoint Restaurant, Kayseri’de birkaç kez gittiğim, merkezi bir yerleşkede bulunan bir mekan. Bilindik bir yer, dışarıdan bakınca her şey normal görünüyor. Ama o akşam, işte o akşam, bana çok farklı bir şey hissettirdi.
Hesaplaşmaların Başlangıcı
İçeriye adım attım, garsonlar güleryüzlü, ortam sakin. Müzik hafif, çoğunlukla insanları rahatsız etmeyen bir şey çalıyordu. Ama bir şey vardı, belki de o sessizlik içinde yankı bulan bir eksiklik. Arkadaşım ve ben menüyü inceledik, ama içimden bir ses “Bunu sevmedim” diyordu. “Bunu da mı sevdim?” derken menüyü kapattım. O an, ne yiyeceğimi bilmiyorum, ama aslında bilmediğim tek şey yemek değildi. O yemekle birlikte hayatımda neler değişeceğini de bilemiyordum.
Biraz daha bakındım. Duvarda eski fotoğraflar, iş yerinden bir kaç derginin çerçeveli sayfaları vardı. Gerçekten her şey çok tanıdık geliyordu. Ama bir şey vardı; Midpoint, her zaman bildiğim ama içine girmediğim bir dünya gibiydi. Kendi içimde, bir tür hesaplaşma yaşıyordum. Belki de hayatımın monotonluğundan çıkmak için kendimi zorladığım bu yemek, bana hayal kırıklığı yaşatacaktı.
Midpoint’in Kimliği
Midpoint Restaurant kimin diye düşündüm. O kadar tanıdık ve güvenli bir yerdi ki. Ama aynı zamanda, bana o akşam kimseyi tanımadığımı, hiçbir yere ait olmadığımı hissettirdi. İyi arkadaşım oturuyor, yemek geliyor ve biz yine aynı muhabbeti yapıyorduk. Ama bir şey eksikti. Bu mekan, buradaki yemekler ya da belki de arkadaşım, bir boşluğu doldurmuyordu. O akşam bir şeyin farkına varmıştım. Midpoint sadece bir restoran değilmiş; ben de orada sadece yediğim bir yemek değildim. Midpoint, zamanın, yerin ve insanların birleşim yeri gibiydi. Hepimiz, biraz orada, biraz başka yerlerdeydik. Belki de sadece ruhsal olarak başka yerlerdeydik.
Hayatın bir ortasında duruyor gibi hissettim. İçimde bir boşluk vardı. Ne Midpoint’i tam anlamıştım, ne de arkadaşımın söylediklerini. Yavaşça bir duygu beni sardı. O masada, hayatımda hiç yaşamadığım bir kaybolmuşluk vardı. İnsanlar normal yemeklerini yerken, ben duygusal olarak farklı bir yerdeydim. “Midpoint kimin?” diye sordum içimden. Belki de sadece bir restoran değil, bir geçiş noktasının adıydı. Zihnimde bir kavram haline gelmişti.
Umut ve Hayal Kırıklığı Arasında
Yemek bitti. “Yavaş, keyfini çıkar,” dedi arkadaşım, ama ben o an o kadar da keyif almadım. Gidip gitmediğini tam anlamadığım bir yerdeydim. Şimdi düşünüyorum, belki de Midpoint Restaurant kimin sorusunun cevabı şuydu: O, hem içimdeki bir boşluğu hem de dışarıdaki tanıdıklığı barındıran bir yerdi. Tanıdık olmasına rağmen bana yabancıydı. Bir kaybolmuşluk hissi vardı, ama aynı zamanda da bir umut vardı. Kim bilir, belki başka bir zamanda, başka bir duyguyla gittiğimde, o mekan bana hayatımın cevabını verecekti. Ama şu an için, o anki hislerim beni yormuştu. Kafam karışıktı. Hayat, bir yemeği bile düşünürken bile bazen ne kadar karmaşık olabiliyor, değil mi?
Sonuç: O Akşam Midpoint’e Dönüş
Yavaşça kalktık, dışarı çıktık ve yürüdük. Kayseri’nin o sakin akşamlarında, artık Midpoint’in kim olduğunu az da olsa anlamıştım. O kadar da tanıdık bir yer değilmiş meğerse. Bir restoran, yediğin yemekle değil, seni nasıl hissettirdiğiyle değerlendiriliyormuş. O akşam, Midpoint’i bir daha hiç aynı gözle görmedim. Belki de bir daha hiç gitmem. Ya da belki, bir gün geri dönüp, o hisleri bir daha yaşayacağım.