Atatürk 3 Film Çekildi mi? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir İnceleme
Atatürk’ün hayatı, idealleri ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken izlediği yol, yalnızca ülkemizin tarihi için değil, dünya çapında büyük bir etkiye sahip. Ancak Atatürk’ün yaşamını ve mirasını anlatan film ve belgeseller de, çoğu zaman toplumsal bağlamda farklı tartışmaların odağı olabiliyor. “Atatürk 3 film çekildi mi?” sorusu, aslında sadece bir sinema sorusu olmanın ötesinde, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi büyük meselelerle nasıl iç içe geçtiğimizi gösteren bir gösterge haline geldi. Bu yazıda, Atatürk’ün sinemadaki yansımalarını toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından inceleyeceğim.
Atatürk ve Film Temsili: Toplumsal Cinsiyet Perspektifi
Sokakta, toplu taşımada, iş yerinde gözlemlediğim bir şey var: Atatürk’ün sürekli olarak “erkek kahraman” imajı üzerinden yücellenmesi. Sinemada da durum pek farklı değil. Özellikle Atatürk’ün 3 filme yansıyan temsillerine baktığımızda, onun karakteri genellikle çok güçlü, lider ruhlu ve her şeyin kontrolü altında bir figür olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum, doğal olarak toplumsal cinsiyetin sinemada nasıl işlendiğini gösteriyor.
Bir sabah işe giderken otobüste, bir grup genç kızın sohbetine kulak misafiri oldum. Atatürk’ün erkek egemen bir figür olarak yüceltilmesinin ne kadar etkileyici olduğunu konuştuklarını duyduğumda, aslında bu durumun pek çok kişiyi nasıl etkileyebileceğini düşündüm. Atatürk’ün hayatını anlatan filmlerde, kadın figürlerinin genellikle “arka planda” yer alması, bu tür anlatıların kadınları yok sayan bir yapıya bürünmesine neden olabiliyor. Yani, Atatürk gibi büyük bir liderin hikayesini anlatırken, kadınların toplumdaki rolü çoğu zaman göz ardı ediliyor ya da ikincil planda tutuluyor.
Atatürk’ün hayatını anlatan filmlerdeki bu eril dil, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir yansıması gibi. Atatürk’ün kadın hakları noktasındaki devrimci tutumunun daha fazla ön plana çıkarılması, belki de bu filmlerin toplumun farklı kesimlerine hitap etmesini sağlayabilir. Özellikle genç kızların, Atatürk’ün kadın haklarına verdiği önemin altını çizen sahnelerde daha fazla yer bulmaları, bu figürün gücünü daha da pekiştirebilir.
Çeşitlilik ve Atatürk’ün Sinemada Yeri
Bir de filmdeki “çeşitlilik” meselesi var. Atatürk’ün hayatı üzerine çekilen filmlerde genellikle belirli bir sınıf, eğitim düzeyi ve ırk temsili hakimdir. Gerçekten de, Atatürk’ün halkla iç içe bir figür olduğunu göz önünde bulunduracak olursak, sinemada bu çeşitliliğin yeterince yansıtılmadığını söylemek doğru olacaktır.
Hatırlıyorum, bir gün işyerinde, ofisimizdeki farklı etnik kökenlerden gelen çalışanlarla, Atatürk’ün kültürel çeşitlilik ve hoşgörü konusundaki yaklaşımlarını konuştuk. Filmde Atatürk’ün yalnızca Türk halkının lideri olarak tasvir edilmesi, aslında onun fikirlerinin sınırlı bir kesim tarafından sahiplenilmesine yol açıyor. Oysa Atatürk’ün halkçılığı ve cumhuriyetin herkes için olduğunu anlatan söylemleri, özellikle farklı etnik kimliklere sahip bireylerin de öne çıkmasını sağlayabilir.
Sinemada, Atatürk’ün toplumun her kesiminden insanla olan ilişkilerinin daha fazla gösterilmesi, izleyicilere onun liderliğini sadece Türk halkıyla değil, tüm toplumla kurduğu bağlar üzerinden anlatmak, gerçekten daha geniş bir çeşitliliği kucaklamak demek olurdu. Aksi takdirde, sadece bir grup insana hitap eden, homojen bir temsille yetinmiş oluruz.
Sosyal Adalet: Atatürk’ün Mirası ve Sinema
Sosyal adalet, toplumsal cinsiyet ve çeşitliliğin yanında belki de en önemli meselelerden birisi olarak Atatürk’ün sinemada temsilidir. Sosyal adaletin sinemada nasıl işlediğine bakacak olursak, çoğu zaman adaletin “görünür” kısmı öne çıkıyor. Sinemada Atatürk’ün mücadeleci yönü, halk için yaptıkları, bağımsızlık savaşı gibi temalar genellikle yoğun bir şekilde işlense de, bu sürecin halkın çeşitli sınıflarına nasıl yansıdığı genellikle göz ardı ediliyor.
Bir gün Beyoğlu’nda yürürken, bir grup gencin Atatürk hakkında konuştuğunu duydum. Gençlerden biri, “Atatürk’ün yaptıkları ve bize kazandırdıkları çok büyük ama bunları anlatan filmlerin çoğu halkı görmüyor, hep aynı ‘büyük lider’ imajı var,” diyordu. Bu, gerçekten de çok düşündürücü. Atatürk’ün halk için yaptıkları sadece devletin zirvesindeki insanlar için değil, aynı zamanda en alt sınıftan, köylüsünden, işçisinden, kadınından her kesim için önemliydi. Sinema, bu çeşitliliği, halkın farklı kesimlerinin yaşadığı zorlukları da ekleyerek daha geniş bir perspektif sunabilirdi.
Atatürk’ün mirasını anlatan bir yapımda, halkı ve her kesimi eşit bir biçimde temsili, aslında sinemada sosyal adaletin nasıl işlediğini de gösterir. Adaletin sadece belirli bir kesime değil, tüm topluma yayılması gerektiğini, bir dizi veya film aracılığıyla anlamak ve anlatmak, hepimizin sorumluluğudur.
Sonuç: Atatürk ve Sinemada Adil Temsil
Atatürk’ün sinemadaki temsili, sadece bir tarihsel figür olmanın ötesine geçmeli. Toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet perspektifinden bakıldığında, onun mirası sadece bir “erkek lider” olarak anlatılmamalıdır. Atatürk, sadece bir halk kahramanı değil, kadın hakları savunucusu, farklı kültürlere saygı duyan bir lider ve sosyal adaleti savunan bir figürdür. Eğer bu öğeleri daha fazla ön plana çıkarabilseydik, Atatürk’ün sinemadaki temsili çok daha zengin, çok daha adil ve çok daha doğru olabilirdi.
Peki, biz sinema izleyicileri olarak, Atatürk’ün hikayesini daha adil, kapsayıcı ve toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden nasıl yeniden şekillendirebiliriz? Bu, belki de hepimizin düşünmesi gereken bir soru.